25 Ağustos 2014 Pazartesi

Bir Kadın


Bir kadın Peygamberimiz s.a.v. e gelerek şöyle dedi:
Ey Allah’ın Peygamberi, kocam uzun zamandan beri hastaydı. Şu anda ölüm döşeğinde son anlarını ya­şıyor. Dili tutuldu. Bir türlü kelime-i şehâdet getiremi­yor. İmansız gitmesinden korkuyorum.
Peygamberimiz s.a.v. sordu:
Kocanın ne günâhı vardı? Allah’ın hangi emirleri­ne karşı gelirdi?
Kocam iyi bir insandır. Herkese iyilik eder, yar­dımda bulunurdu. Yalnız annesine saygı göstermezdi. Bazan haksız yere kalbini kırardı.
Peygamber s.a.v. Efendimiz:
Sen git dedi, kadına. Kocanın annesini bana gönder.
Az sonra çok yaşlı, beli bükülmüş bir kadın, değneğine dayanarak Peygamberimizin huzuruna girdi.
Oğlum çok iyi insandır ey Allah’ın Resûlü diye ko­nuştu. Ancak bazan beni haksız yere kırardı, kalbimi incitirdi. Ona hakkımı helâl etmiyorum.
Öyle ise hakkını helâl etmediğin oğlunu Allah âhirette Cehennem azabında yakacaktır. Ahirette Ce­hennem azabında yanacağına dünyada yansın. Oğlunu ateşe atalım.
Peygamberimiz yaşlı annenin sevgisini ve acıma hissini harekete geçirmek için sahabilerinden bazıları­na emretti:
Haydi odun toplayın, büyükçe bir ateş yakın!
Bu emri duyan anne yalvarmaya başladı:
Yâ Resülâllah, ne olursunuz, oğlumu yakma­yın. Ne kadar hakkım varsa hepsini helâl ettim.
Annenin hakkını helâl etmesi üzerine Peygamber Efendimiz yanında duran bir sahabisine:
Gidin, buyurdu. Dili tutulduğundan şehâdet ge­tiremeyen hastayı ziyaret edin, bakın, dili hâlâ tutuk mu?
Hemen yola çıkan ashab, Alkama adındaki hasta­yı, ziyaret ettiler. Dilinin açıldığını hayretle gördüler. Adam devamlı şekilde kelime-i şehâdet getiriyordu.
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resulüh, dedi ve imanla âhirete göçtü.

Hiç yorum yok: